9 Mart 2015 Pazartesi

Bir puzzle’dan alınacak 8 hayat dersi

1: Tek seferde tek adım

Puzzle konusunda deneyimi olanlar bilir.  Yeni bir puzzle’a başlarken yapabileceğiniz çok şey vardır. Birçok seçenek, birçok boş alan ve bu boşlukları dolduracak bir sürü puzzle parçası durur önünüzde. Tıpkı yaşamın kendisi gibi.  Bir farkındalık anında pek çok seçeneğiniz, pek çok fırsatınız ve sizi çağıran pek çok “parça” yok mudur?

 Bu fırsatların birinden diğerine, konudan konuya atlamak hep cezbedicidir.  Bir o parçayı bir bu parçayı denemek, sanıldığı kadar kötü bir şey değildir. Aksine bu bocalama anları,  yeni olasılıkları keşfetmek ve pratik kazanmak açısından  hem eğlenceli, hem de faydalıdır.  Öte yandan, bütün bu olasılıkları değerlendirmek, insanda sanki o puzzle’ın üstesinden gelemeyeceği hissiyatı da oluşturur.

Peki nasıl ilerleyeceksiniz?

Tek seferde tek adımla!

Kaç tane olasılık ve fırsat olursa olsun, bir sonraki aşamada yapacağınız şey, sadece bir adım atmak olacaktır!  Unutmamanız gereken şudur ki, ilerlemek için bir sonraki adımı seçmek zorundasınız.  Yaşamınızdaki “farkındalık”  yolculuğunuz da bir sonraki adımı seçmek zorunda olduğunuz puzzle’lara benzemez mi?

Yani, o seçtiğiniz adımla başlayın… Tam önünüzde duran o doğru adımla…

Bu adımı attığınızda karşılığını bulacaksınız…


 2: “Doğru” hamle nedir?

Sadece bir tek parçanın puzzle’ın büyük  bir bölümünün önünü açabilmesi ne kadar enteresan değil mi? O tek parça, en azından  bir sonraki parçanın şekli hakkında size fikir verecektir. Attığınız her yeni adımda bir sonraki hamleyi seçmek, hem çok daha kolay  olacak ve hem de önünüzdeki puzzle gözünüzde daha fazla netlik kazanacaktır.

Yine yaşam gibi!
 Bazen önünüzde bütün açıklığıyla duran doğru hamle karşısında  hareketsiz kalabilirsiniz. Hatta o adımı atmaktan gözünüz de korkabilir. Bütün seçeneklere ve olasılıklara baktığınızda kararsızlık yaşayabilir ve hangi seçimin “doğru” adım olduğunu bir türlü belirleyemeyebilirsiniz.  
Peki ya,  bir sonraki “doğru” adım gerçekten de  yoksa?
Yerine koymak için  bir sonraki doğru puzzle parçası var mı acaba? 

 Ya birinci balerinin sol ayak ucuna gelmesi gereken parçayı, ikinci balerinin  sağ ayağına daha uygun “doğru” parçaymış gibi algılarsanız?   Tabii ki öyle olmaz. Her iki durumda da bir sonraki adımı atacak ve önünde sonunda puzzle’daki balerinleri tamamlayacaksınız.
Kendi farkındalık yolunuz için de aynı şeyler geçerlidir.
Doğruyu ve yanlışı yakalamak istiyorsanız,  sizi yolunuzdan saptıracak durumlara direnç gösterin!
Önünüzde duran adımı atın ve bir sonraki adımın kendi doğallığında gelmesine izin verin.

3: Bir parçaya takılıp kalmayın!

Ayırma işlemi puzzle’ın bize öğrettiği önemli derslerden biridir. Düşünsenize, hiç ayırmadan, sadece puzzle’daki bir boşluğa bakarak parçaları yerleştirmek ne kadar kolay olurdu!  Eğer renkler çok belirginse ve puzzle parçalarının şekilleri benzersizse bu durum gerçekten  mümkün olabilir.  Dolayısıyla  bir puzzle parçasına bakar, bakar, bakarsınız ve  o parçayı ait olduğu yere yerleştirirsiniz. Parçanın yerini bulamazsanız kaç kere baktığınızın önemi yok nasılsa!
Kimi zaman aradığınız parçanın yere düştüğünü varsayarak, kendinizi dizlerinizin üzerine çökmüş bir şekilde yerde parça ararken bulursanız hiç şaşırmayın!
 Ama yok, o parça düşmedi aslında, siz bulamadınız!
Puzzle parçalarına dört ya da beş kez baktıktan sonra, o aradığınız parçanın ayan beyan orada durduğunu fark edene kadar biraz zaman geçebilir, fakat bulunca kendinizi çok iyi hissedersiniz.
Evet, ne dediğinizi duyar gibiyiz. Haklısınız… Elbette ki  üzerinde çalıştığınız bölümü tamamlayacak olan son parçayı yerine yerleştirmek, sizde büyük bir tatmin duygusu oluşturacaktır.
Ama eğer o parça size hala görünmediyse, başka bir parçaya geçmenin tam da vaktidir. Kayıp parçaya takılıp kalmak, o noktada çıkmaza girmek işin kolayına kaçmaktır, tıpkı yaşamınızdaki kayıp parça konusuna saplanıp kalmanız gibi…
“Eğer bulabilseydim… acayip tatmin olurdum”
“Eğer o parça olsaydı… mutlu olurdum”
“Sadece anlasaydım… Huzur içinde olurdum!”
“O aptal parçayı bulabilseydim…Ben…”
………
Bırakın olmasın, sıradaki parçaya geçin!
Her şey için doğru bir zamanlama olduğuna inanmalısınız. Bu, kayıp parçayı ve huzuru bulma konusu için de geçerlidir!


4: Aradığınız kayıp parça orada… Gerçekten!

Nihayet o aradığınız parçanın kaybolmasına izin verdiniz!  Açık açık göründüğü halde bulamadığınız için adeta sizinle sanki dalga geçmesine aldırmadınız hem de!
Ama gerçekten o parçanın yokluğunu kabul edecek misiniz? O yerine koyamadığınız,  hayatınızda yer kaplayan parçadan gerçekten vaz mı geçeceksiniz yani?
Ya da… Gizlice o parçanın kaybolduğuna ve asla bulunamayacağına mı inandırdınız kendinizi?
Eğer bunu yaptıysanız itiraf edin, hatta ellerinizi kaldırın hadi ama… Biz her iki elimizi de havaya kaldırdık şu anda...
Eğer daha önceden yaptığınız bir puzzle üzerinde ikinci kez çalışıyorsanız veya ikinci el bir puzzle’sa uğraştığınız, kuşkusuz  bu küçük "kandırmacayı" haklı çıkarmak daha kolay olacaktır. 

Ama eğer kutusundan yeni çıkardığınız iyi  marka puzzle’dan bahsediyorsak, kayıp parça olduğunu varsaymak biraz daha zorlaşacaktır.

Haydi birlikte itiraf edelim:  Puzzle birleştirdiğimiz uzun yıllar boyunca o çok aradığımız parçanın kayıp olduğuna inanmayı gerçekten de çok isterdik öyle değil mi!

Oysa bir ya da iki kez gerçekten de kaybolmuş parça ile karşılaştık. “Kayıp” dediğimiz parça tam da gözümüzün önünde duruyordu yalan mı! Sadece onu görmeye henüz hazır değildik!!

Aradan biraz zaman geçince, kimi zaman ertesi gün… "İşte orada duruyor" diyerek sevinmedik mi! O kayıp parça… Şüphesiz ki biz görmediğimiz zaman birisi o parçayı saklamış olmalıydı...
Hayat da böyledir…

O “gerçekten de bariz” olan kayıp parçalar bize mütemadiyen güzelliği gösterirler.  Ama genellikle onları aramayı bıraktığımız zamanlarda!

Belki de anlaşılması kolay gibi gelen kavramlar veya yapması kolay gelen eylemler ya da söylenmesi kolay gelen sözcükler gibi.

Ama ne olursa olsun, o kavramları anlamanın bir yolu olmadığını düşünseniz de, yapamayacağınızı hissetseniz de o eylemi yapın, o sözcükleri söylemekten çekinmeyin!

Belki o kayıp parçayı görmeye ve hayatınızdaki boşluğu doldurmaya hazır olmayabilirsiniz. Aramaya ara verdiğinizde ve hatta aramaktan vazgeçtiğinizde o kayıp parça kendini zaten gösterecektir!



5: Görünen aldatıcı olabilir!

Puzzle parçalarının  nasıl kesildiğini hiç merak ettiniz mi? Sizce rastgele mi kesiliyor parçalar, yoksa işin içinde olayı daha da zorlaştırmak isteyen cin fikirli  puzzle tasarımcılarının şakaları mı var?

Neden bahsettiğimizi mutlaka anladınız. Mesela yukarıdaki resimde soldaki balerinin ayakucundaki açık sarı olması gereken parçayı aradığınızı düşünün. Muhtemelen  bütün açık sarı parçalar arasında bir türlü sizin boşluğa uyanını bulamazsınız.

Bu durumda gönülsüzce yukarıdaki talimatları takip ederek “kayıp” parçayı bulmayı deneyin, bulamazsanız da, ona çok da bağımlı kalmadan ilerleyin!

O aradığınız “açık sarı” parçayı bulduktan sonra tahmin edin ne olacak?

O aradığınız parça meğer açık sarı değilmiş! O açık renk zeminin üzerinde  adeta kahverengi gibi koyu bir gölgeymiş!  Ne tesadüf!

Hayat da böyledir. Algıladıklarımızla keyiflenmemize pek izin vermez. Tam da bir şeylerin neye benzeyeceğini bildiğimizi düşündüğümüz zamanlara dikkat edin, çoğunlukla bir pürüz çıkmaz mı böylesi anlarda?

O zemine şöyle bir bakıp  tamamının açık sarı  olduğunu kabul etmek işin kolay tarafı. Tıpkı yaşamımızdaki birisi veya bir şeylere bakıp  renginin"açık sarı"olduğunu kabul etmemiz gibi… Ya da anlamının…  

Gözleriniz tamamen açıkken daha yakından baktığınızda, nüansları ve incelikleri görmeye başlarsınız. Bir süre sonra, düşündüğünüz şeyin ya da görmek istediğiniz şeyin değil,  gerçekte olan şeyin mutlaka ortaya çıktığına tanık olursunuz.

Bir puzzle’a yaklaştığınızda ön yargılardan uzak, açık fikirli ve hevesli bir tutum sergileyin.
Böyle yapmak, dünyayı zinde gözlerle ve açık fikirle algılamanıza olanak sağlar.
Bunu yaparken de açık sarı zeminin üzerindeki kahverengi noktaya dikkat etmeyi ihmal etmeyin!


6: Zorlamak işe yaramaz!

“Çok benzer” olduğunu düşünerek, bir parçayı ait olmadığı bir boşluğa sığdırmaya uğraşmadınız mı hiç!

"Belli ki yine o hınzır puzzle tasarımcıları neredeyse birbirinin aynı parçalar kesmişler!" diye düşündünüz muhtemelen. Aynı şekil, aynı renk, her şey aynı…

Hayatın “hemen hemen ama tamamen değil” anları yok mudur! Tam da bu noktada Einstein’in delilik tanımı akıllara geliyor, bilirsiniz:

“Aynı şeyi defalarca ve defalarca kez aynı şekilde yapıp farklı sonuçlar beklemek.” demiş.

Einstein bu sözü söylemeden önce kim bilir kaç kere inanılmaz karışık kuantum denklemlerini çözmek için hep aynı varsayımları kullanmış ve sonunda delirmeye başladığının farkına varmıştır? ( Einstein’in da aynı bizim gibi biraz insan olduğunu düşünmek, anlık da olsa güzel!)

Tamamen uygun olmayan parçayı zorlamanın hiçbir faydası olmaz! Sadece çevresindeki diğer parçaları berbat edeceği için değil, ait olduğu “gerçek” boşluğa koymak için ihtiyacınız olduğunda,  o parçayı tekrar bulmak zorunda olduğunuz için de!

Evet,  bu durumda sakince derin nefes alıp  kaldığınız yerden devam etmek en iyi seçenek!
Hayat da böyle... Haydi deliliklerimizi minimize edelim. Eğer bir şey birincide, ikincide ve üçüncüde sizin için faydalı olamıyorsa, onu atın. Başka bir şey denemenin tam da zamanıdır.


7: Giderek kolaylaşır:

Öncelikle puzzle’ın çerçevesini birleştirmekten kimler hoşlanıyor? Evet, bütün kenar parçalarını bulup çerçeveyi oluşturmak oldukça eğlencelidir.  Çerçeveyi tamamladığınızda, puzzle’daki birinci önemli aşamayı geçtiğiniz için gerçek bir başarı duygusu da hissedersiniz.  Ama sonrası… Hadi dürüst olalım, bir süre için sonrası pek de eğlenceli olmayabilir.

Aslında başlangıç birazcık sinir bozucu bile gelebilir. Özellikle de elinizdeki, büyük bir kısmı aynı renk gibi gözüken zor bir puzzle’sa!

Bilirsiniz, bazen yeni bir hayat dersi öğrenmek için yaşanılan süreç son derece moral bozucu olabilir. Vazgeçmeyi düşündüğünüz zamanlar da olabilir. Hatta bazı zamanlar söylenebilirsiniz de. “Çok benzer” olduğunu düşündüğünüz bir boşluğa o gıcık parçayı zorlayarak yerleştirmeye çalıştığınız zamanlar da olabilir. (yukarıya bakınız)

Ama ilerledikçe bilin bakalım ne olur? Evet, “ Gittikçe kolaylaşır.”  diyenler doğru söylüyor. Bu çıkarım hem bir puzzle dersi, hem de hayat dersidir! İlerledikçe yerleştireceğiniz parça sayısı da boşluklar da azalır ve dolayısıyla olasılıklar çok daha belirgin hale gelir.

Belki başlangıçta beş, altı ya da on deneme sonrasında parçayı doğru yere koyarsınız. Ama sonlara doğru geldiğinizde her parçayı bir ya da iki denemede yerleştirdiğinizi görürsünüz.
Son parçayı yerine koyana kadar gittikçe daha da kolaylaşır puzzle’ınız. Bir boşluk, bir puzzle parçası, bir boşluk bir puzzle parçası...
Ve “farkındalık” yolculuğunuzda bariz bir adım atmış olursunuz!
Sonrası mı, elbette çocuk oyuncağı!


8: Attığınız adımları kutlayın:

Kutlama her zaman önemlidir. İster bir puzzle olsun, isterse bir farkındalık yolculuğu olsun. Yol boyunca her küçük adımı onaylamalı ve kendimizi tebrik etmeliyiz.

Özellikle de puzzle’ınızın  ve de yolculuğunuzun başlangıcında kutlamalarınız daha önemlidir. Yerine  koyduğunuz her  parça için mutlu olmayı bilin. Farkındalığınızın artmasına yardımcı olan her anlayış ve her küçük yeni fikri bile kutlayın.

En küçük zaferleri bile kutlamayı bilmeli insan…

Bir tek parçanın yerini bulduğunuz için memnuniyet hissedin.

Yolunuz boyunca ilerlediğiniz her bir adımı onurlandırın.

Yerleştirdiğiniz her bir puzzle parçası ve yolculuğunuzdaki her bir adım, sizi bütüne yaklaştıracaktır.

Unutmayın, bütün o  yerleştirdiğiniz parçalar, hem çözmeye çalıştığınız puzzle’ı ve hem de sizin özünüzü tamamlar.

Başlangıçta nasıl tamamlayacağınızı bilemediğiniz bütün o parçalar gördüğünüz gibi sonunda yerlerine yerleşti. 

Her bir parçanın ve her bir adımın sizi gerçeğe yaklaştırdığını bilerek, her bir adımı kutlamalısınız...

Bir puzzle’dan farklı dersler çıkardıysanız, lütfen aşağıya bir yorum da siz bırakın.


KAYNAK:
http://consciouslifenews.com/8-awakening-lessons-jigsaw-puzzle/1178912/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder